2 Ağustos 2025 Cumartesi

insan ve insan davranışlarına dair bir çelişki...

kuşkuya yer bırakmayacak bir gözlem gibi duran şu önerme; "bir kere yapan yine yapar, başkasına yapan sana da yapar" insan doğasına dair derin bir sezgiyi içinde barındırıyor gibi görünür.

sanki insan bir davranışı sergilemişse, o davranışın izleri onun karakterine işlemiş; dolayısıyla benzer bir durumda yine benzer bir tercih yapacaktır. 

bu önermede, insanın eylemlerinin tekrar edebilirliği üzerinden bir istikrar varsayımı yatar. ve biz çoğu zaman, deneyimle sabit bildiğimiz bu varsayımı, bir tür koruyucu içgüdüyle geleceğe uyarlamaya çalışırız; birini gözlemleyerek, onun gelecekteki eğilimlerine dair bir öngörü inşa ederiz.

ancak düşünsel düzlemde işler bu kadar basit değildir. çünkü burada genelleme yapılmaktadır. 

mantığın en temel ilkelerinden biri olan "tüm genellemeler istisnaya açıktır" ilkesi uyarınca, bu önerme evrensel doğruluk iddiası taşıdığı sürece, kendini çürütme potansiyelini de içinde barındırır. 

*bir kere yapan yine yapar" demek, insanın her durumda aynı tercihi yapacağını söylemek anlamına gelir ki, bu da insanın iradesini, öğrenmesini, pişmanlığını ve dönüşümünü tümüyle yok sayar. 

oysa insan, aynı nehirde iki kez yıkanamayan bir varlık gibi, her eyleminde biraz değişmiş, biraz başkalaşmış olabilir.

buradaki daha derin çelişki şudur; önerme, mantıksal açıdan problemli olmasına rağmen, insan davranışları içinde tekrar tekrar doğrulanıyor gibi görünür. 

yani genellemenin mantıken hatalı olduğu bilinse de, insanlar bu genellemeyi doğrulamak istercesine, kendi eylemleriyle onu gerçekleştirme eğilimindedir. 

bir başka deyişle, sanki insan; hakkında kurulan yargıyı haklı çıkarmaya meyilli bir varlıktır. 

beklentiyle davranış arasında bir yankı odası oluşur; birey kendisinden bekleneni gerçekleştirmeye meğillidir. bu ise yalnızca kişinin özgürlüğüne değil, başkasının ona yüklediği anlama da bağlıdır.

dolayısıyla bu durum, yalnızca bir önerme-mantık meselesi değildir; aynı zamanda insanın özgürlüğü, başkasıyla kurduğu ilişki ve kendilik inşasıyla da doğrudan ilgilidir. 

burada insanı anlamaya dair temel bir gerilim ortaya çıkar; insan hem öngörülebilir davranışlar sergileyen bir varlık gibi görünür, hem de o öngörüleri boşa çıkarabilecek kadar karmaşık, değişken ve çelişkili bir varlıktır. 

önerme doğru gibi görünür çünkü çoğunluk öyle davranır; fakat bu önerme aynı zamanda özgürlüğe açık olanın ya da bir başka deyişle istisna olarak ortaya çıkanın imkanını inkar eder.

bu çelişkinin kendisi, insanı anlamanın en zorlu ama en verimli noktalarından biridir. 

insan, hem istatistiğin konusu olacak kadar tekrar eden, hem de biricikliğiyle (kendine münhasır doğası) her istatistiği boşa çıkaracak kadar özgürdür (kural-sınır tanımaz, kararlılık ve sadakat gibi ilkeler edinmek zorunda değil) ... 

bilgi, insanı olduğundan daha iyi ya da medeni yapar mı?

dünyada kötülüğün kaynağının cehalet olduğu varsayılır. bu, kısmen doğrudur; ama gözden kaçan şey, bilginin insan üzerindeki etkisinin hiç d...