"bence" diye başlayan ifadelerin değeri ve alınması muhtemel tavır üzerine...
düşünce ve ifade özgürlüğü, bireylerin kendilerini ifade etme hakkını garanti altına alan temel bir ilkedir. bu bağlamda herkesin "bence" diye başlayan ifadelerde bulunması, modern toplumların vazgeçilmez bir gerçeğidir.
ancak bir ifadenin özgürce dile getirilebilmesi, onun doğru, tutarlı ya da dikkate değer olduğu anlamına gelmez. özgürlük, düşünsel değerin garantisi değil, yalnızca düşünsel varoluşun koşuludur. bu yazıda, "bence" ifadeleri karşısında mantıklı düşünen bireylerin nasıl bir tavır alması gerektiği ve hangi ölçütlerin dikkate alınması gerektiği tartışılacaktır...
mantık ve akıl ilişkisi...
her "bence" ifadesinin arkasında bir akıl yürütme çabası bulunur. ancak bu akıl yürütme, mantıktan yoksunsa tutarlılık da mümkün değildir. mantık, düşüncenin kendi içindeki tutarlılığını sınayan bir disiplindir. mantığın ihmal edildiği durumlarda, akıl işlevini kaybeder ve tutarsızlık ortaya çıkar. bu tutarsızlık, kişinin kendi sözleriyle çelişmesiyle başlar ve nihayetinde gerçeklik ile uyumsuzluğa dönüşür.
bu noktada, halk arasında kullanılan "akli dengesi yerinde değil" ifadesi, mantıkla doğrudan ilişkilidir.
"denge" burada, mantığın sağladığı tutarlılığı ifade eder. bir düşüncenin tutarlı olmaması, onun realite ile uyumlu olmasını da imkansız hale getirir.
realite ile çelişen bir düşüncenin değerli bir sonuç üretmesini beklemek, geleceği olmayan bir bekleyiştir.
(mehdi beklemek gibidir bu durum. siz sürekli beklersiniz ama o hiç gelmez...)
mantıklı düşünen bir birey, bir "bence" ifadesini değerlendirirken bir kaç temel ölçütü ilke edilebilir;
mantıksal tutarlılık...
bir ifadenin dikkate değer olup olmadığını anlamanın ilk adımı, onun kendi içinde tutarlı olup olmadığını sınamaktır. bu, eğitimli bir zihnin gerçekleştirebileceği bir değerlendirmedir ve genellikle derin bir akademik uzmanlık gerektirmez.
(eğitimli zihin ile kastedilen, yüksek okul mezunu olmak değil, kişinin kendi bilincine yatırım yapmış olması, mantık yada düşünme konulu çalışması yani basit örn rasyonel yada analitik düşünme konulu kitapları doğru düşünme becerisi kazanmak için okumuş olmasıdır)
örn "bence..." ifadesi;
"bence, sonsuz bilgiye ulaşmak için bilginin sınırlarını net bir şekilde tanımlamamız gerekir."
garip ama bu ifadeyi bir doktor, mühendis yada bir yöneticiden işiten eğitimsiz biri, anlamlı bir söz işittiğini fakat kendisinin yetersiz olduğu için sözün değerini anlamadığını varsayacaktır. oysa bu ifade baştan sona zırvadır.
bu ifade, yüzeyde sistematik bir yaklaşım öneriyor gibi görünse de, "sonsuz bilgi" kavramı herhangi bir sınır içermez ki. sınırları tanımlamak, bilginin bir kısmını dışlamak anlamına gelir ki bu, sonsuz bilgiye ulaşma çabasını doğrudan çelişkili hale getirir. bu çelişkiyi fark etmek için mantık ve epistemolojiye dair temel bir bilgi yeterlidir...
bunu söyleyen birine ["sonsuz bilgi" dedikten sonra "bilginin sınırları" demen için aklını yitirmiş olmalısın] deseniz, o bunu hakaret olarak algılar. ama o ne olarak algılarsa algılasın akıl yitirilmiş yada hiç elde edilmemiş olmalı ki, o bu söze değer atfetmeyi başarmış olmalıdır. üçüncü bir hal mantık ilmi açısından muhaldir. (seçenek olarak muhatabın mizah yapmış olması üzerine de düşünebilir ama mizah konulu bir ifadeye benzemediği için bu seçenek muhaldir.)
realite ile uyumluluk...
bir ifadenin realite ile uyumlu olup olmadığını değerlendirmek, daha karmaşık bir çaba gerektirir. bu, ifadenin yalnızca kendi içinde tutarlı olmasını değil, aynı zamanda gerçeklikle örtüşmesini de gerektirir. ancak bu değerlendirme, ilmi birikim, deneyim, eleştirel düşünme becerisi ve ayrıca imkan gerektirir.
düşünce özgürlüğü bağlamında her birey, “bence” diyerek kendi fikirlerini ifade edebilir. ancak zaman, geri kazanılamayan bir kaynak olarak, hangi ifadelerin dikkate alınacağı konusunda seçici olmayı gerektirir. boş (kendi içinde çelişen) sözlerle oyalanmak, sadece zaman kaybına değil, aynı zamanda zihinsel enerjinin tükenmesine de yol açar. dahası, tutarsız ya da çelişkili düşüncelere itibar etmek, bireyin kendi düşünsel yapısının da çelişkiye senkronize olmasına neden olabilir.
bir ifade yalnızca mantıklı bir temele dayanıyorsa ve düşünsel bir derinlik barındırıyorsa dikkate alınmalıdır...
çelişkili ya da tutarsız ifadeler, hem bireyin hem de toplumun düşünsel kalitesini düşürür...
netice itibari ile "bence..." ifadeleri, düşünce özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak sürekli karşımıza çıkacaktır. ancak bu ifadelerin doğru, değerli ya da dikkate değer olup olmadığını anlamak, akıl ve mantık süzgecinden geçirilmesini gerektirir. herkesin kendi sanrısını ifade etme özgürlüğü vardır; ancak bu, bizim sanrılara itibar edeceğimiz anlamına gelmez...
realiteden ziyade mantıksal tutarlılık, bir "bence..." ifadesinin değerini belirleyen temel ölçütdür. bu ölçütü dikkate almamak, sadece bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda kolektif bir düşünsel yozlaşmayı da beraberinde getirir.
kolektif düşünsel yozlaşma tabiri yaşadığımız dünyaya hiç uzak değil dimi.
neyse, eğitimli bireyler (eğitimliden kasıt asla diploma sahipleri değil, çünkü "bence..." lere en çok kıymet verenlerin onlar olduğunu görmek zor değil), zamanın kıymetini bilerek, sadece düşünsel derinlik barındıran ifadelere itibar etmelidir...
tabi bu, düşünsel bir çözümleme ve bir temenni, kim ne isterse onu yapmakta muhakkak özgürdür...
buradan da şu çıkar ki; "özgürlük" üzerine kesinlikle (sürekli yeniden) düşünülmesi gereken başlı başına bir konudur. çünkü bu yozlaşmanın bir nedeni özgürlük. peki madem değerli ise, ki kesinlikle öyle, özgürlük nedir?...