sözlükte "inmek" başlığı altında anlamları listelenen nüzûl (nezele نزل fiili) kelimesi ilâhî kitapların kaynağından gelişini ifade eder
kelimenin kastettiği anlamlara bakıldığında, ister uçak, ister yağmur, ister insan fark etmeksizin kastedilen şeylerin bir yerden bir yere hiç bir aksilik çıkmadan gittiği/ulaştığı görülmekte
"yağmur yağdı", "misafir oldu" şeklindeki anlamlarına baktığımızda aynı zamanda bu fiil ile kastedilen olması istenen şeyin gerçekleştiğidir
hastanın ateşi indi, eve vardı, misafir oldu vb kullanımları da bu fiil ile akla ilk geldiği şekilde yukardan aşağı doğru bir hareketin kastedilmediğini ortaya koymak için yeterlidir
bu durumda "نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابِ" ifadesine "sana o kitabı iletti" anlamı vermek mümkündür
ama yağmurun yağmasında, uçağın inmesinde hatta merdivenden inmek vakasında bir süreç olduğu göz ardı edilmemelidir
Kuran’da 261’i fiil kalıplarında olmak üzere yaklaşık 300 yerde geçen nüzûl kavramı ile su, rızık, Allah’ın ordusu, azap, şeytan, melek, huzur ve sükûn, rûhu’l-emîn vb.ne atıf yapılmış, bunların yanında Tevrat, İncil ve Kur’an’a, ayrıca Kur’an yerine kullanılan hak, zikir, nur, âyet ve sûre kelimelerine nisbet edilmiştir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “nzl” md.).
Kuran'a bakıldığında, Tevrat ve İncil hakkındaki nüzûl kavramı “if‘âl” kalıbında (اَنْزَلَ) iken el Kuran ve el kitab ilgili olanların çoğu yine aynı kalıpta olmakla birlikte “tef‘îl” kalıbında da (نَزَّلَ) geldiği görülmektedir
tenzil (تَنزِيلا) kelimesinin tef‘îl bab'ında olması kesinlikle bir sürecin varlığına delalet eder
https://www.arapcadilbilgisi.com/bina/tefil.html
buradan yola çıkarak kastedilen süreç tespit edilmeli, sürecin nedeni ve ne anlama geldiği anlaşılmalıdır
rivayetlerden açığa çıkan yaygın kanaate göre; Kur’an-ı Kerim 610 yılında Mekke’de inmeye başladı. Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı dönemde toplumun geneli putlara tapıyordu. müşrikler putların etrafında tavaf yapıyor, onlar için kurbanlar kesiyor ve çeşitli zamanlarda onlara hediyeler veriyorlardı. Yüce Allah şirkin her türlüsünü kaldırmak ve tevhide dayalı bir inanç oluşturmak için Tevrat ve incil'den sonra Kur’an-ı Kerim’i gönderdi
yine Kuran'ın, 610-632 yılları arasında Hz Muhammed ve o yöre insanlarının yaşadığı olaylar üzerine indiği söylenmiş ama hangi ayetin hangi olay üzerine indiği konusunda da ittifak edilememiştir (bu durumu görmek için tefsirlere göz atmanız yeterlidir)
hangileri olduğu hususunda ittifak olmasa da, Kuran'ın bir kısmının mekki (mekke'de inenler) diğer bir kısmının medeni (Medine'de inenler) sureler olduğu dahi söylenmiştir
bir kısmı mekki ve diğer bir kısmı medeni olduğu öne sürülen 23 yıllık bu süreç hakkında nerdeyse hepsi birbiri ile ihtilaf halinde ve akla hayale sığmayan onca şey söylenirken, sürecin 23 yıl içinde geliştiğine inananlar, anlatılar arasından kendi aklına yatan anlatıları alıp sürekli bu süreci yeniden kaleme almışlardır. bu işlem tarihte çok defa yapılmış olduğundan bu süreç hakkında nerdeyse hepsi birbiri ile çelişen koca bir müktesebat oluşmuştur
ama hepsi, Kuran'ın 23 yılda, hitap olarak Hz Muhammed'in kalbine (nasıl olduğu bilinmeyen) bir şekilde indirildiğini söylerler
ne gariptir ki miras söz konusu olunca her tür detayı veren!, abdest söz konusu olunca "kolları dirseklere kadar " diyen!, her konuyu döndürüp döndürüp anlatan ve hatta oluştuğu işaretleri bile tek tek tanıtan (yusuf 1 - bunlar الر benzerlerinden ayrılmış bu yazının işaretleridir) kitab, Kuran'ın nüzul sürecini bildirmeyi atlamış olabilir mi?
şimdi yapacağımız alıntı bir doktora tezinden. dileyen buradan "https://acikerisim.sakarya.edu.tr/bitstream/handle/20.500.12619/77112/ILT0724.pdf?sequence=1&isAllowed=y" tümünü okuyabilir
.............bazı usulcülerin de naklettiği206 „…İÇİNDE BİR KİTAP BULUNAN ATLASTAN BİR ÖRTÜ İLE BANA GELDİ…‟ ifadesi de207 üzerinde durulmaya değer başka bir husustur. Bu rivayeti, Süyûtî ve Zürkânî Zührî‟ye atfen, Cebrail‟in (a.s.) Hz. Peygamber‟e (s.a.s.) geldiğinde atlastan bir örtünün içinde bir mektubun bulunduğu şeklinde nakletmişlerdir.208
esSîretü’n-nebeviyye‟de ise mektup yerine kitap kelimesi geçmektedir. Her iki ifadeden de vahyin yazılı olarak geldiği anlaşılabilir. Bu rivayet her ne kadar mezkûr eserlerde
bulunsa da vahyin başlangıcının anlatıldığı pek çok kaynakta dile getirilmemektedir.209
İslâm dünyasında sahih deliller doğrultusunda yaygın kanaat, Kur‟ân‟ın Hz. Peygamber‟e (s.a.s.) 23 yıl gibi bir sürede, parça parça indiği yönündedir........
206 Süyûtî, el-İtkân, I, 92; Zürkânî, I, 94.
207 Ġbn HiĢâm, I, 226.
208 Süyûtî, el-İtkân, I, 92; Zürkânî, I, 94.
209 et-Taberî, Ebû Ca„fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmülî (ö. 310/923), Câmi‘u’l-beyân an te’vîli
âyi’l-Kur’ân, tahk. Ahmed Muhammed ġâkir, 1. Basım, Beyrut: Müessesetü‟r-risâle, 1420/2000,
XXIV, 520-522; es-Sa„lebî, Ebû Ġshâk Ahmed b. Muhammed b. Ġbrâhim (ö. 427/1035), el-Keşf ve’lbeyân, tahk. Ebû Muhammed b. ÂĢûr, 1. Basım, Beyrut: Dâru ihyâi‟t-türâsi‟l-Arabî, 1422/2002, X
eğer biz meseleyi rivayetlerden öğrenecek isek neden seçicilik yapıp rivayetlerin bazısına inanıyor bazısına inanmıyoruz. bkz bu rivayete göre Kuran hitap değil kitap, yani yazılı bir belgedir
anlaşılan o ki hepsi birbiri ile çelişen onlarca rivayetin içinden, ya aklımıza yatan, ya kendi atalarımızın söylediklerini destekleyen, yada takipçisi olduğumuz zatların söylediklerini destekleyen rivayetlere itibar edeceğiz
yada meseleyi anlamak için el kitaba başvuracağız
evet Kuran'da geçen "nezzele" fiili bir süreci ifade eder. süreç hususunda Kuran'a bakacağız meseleyi anlamak için ama önce Kuran الْقُرْآن ve kitab الْكِتَاب kelimeleri üzerinde durmamız gerekecek
Kur’an kelimesinin kökünün "karae" ( قرا ) mi yoksa "karene" mi (قرن) olduğu tartışılmış ama bu tartışma net bir sonuç ortaya koymamıştır
"Karae" ( قرا) kelimesinin sülasî mücerred mâzî fiil olarak kök anlamları "okumak,
göndermek" şeklindedir
amacı öğrenmek yada öğretmek olmayan okumaya, okumak değil, ses çıkarmak denir
Kelimenin "karene" (قرن) kökünden türediği varsayıldığında, kelimenin kök anlamı "birbirine birleştirmek, birbirine bağlamak" şeklinde olacaktır
kelime kökünün "karene" (قرن) olduğu iddiasını en temelde el kitab çok açık bir biçimde reddeder
Araf 204
وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Kur'an okunduğu zaman hemen susup onu dinleyin ki size rahmet edilsin. (Erhan Aktaş meali)
yunus 15
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Bizimle karşılaşmayı ummayanlara, ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman, onlar: " Ya bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir. " dediler...(Erhan Aktaş meali)
yunus 61
وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍ وَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Ne durumda olursanız olun ve Kur'an'dan onun hakkında ne okursanız okuyun... (Erhan Aktaş meali)
anlamaya çalıştığımız Kuran قرآن kelimesi cemi müzekker gaib- fi'l-i muzari şeklinde yunus 94 ayetine yine okumak anlamında karşımıza çıkmaktadır
yunus 94
فَإِن كُنتَ فِي شَكٍّ مِّمَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَؤُونَ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكَ لَقَدْ جَاءكَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Sana indirdiğimizden şüphedeysen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor!...(Mehmet Okuyan meali)
el kitab ve Kuran kelimelerinin birbirinin yerine bedel olarak kullanıldığı çok çarpıcı bir ayet söz konusu
Hicr 1
الَرَ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ
İşte bunlar (الَرَ) el kitab ve Kuran'ın, benzerlerinden ayrılmış olan ayetleridir.
mübin مُّبِين kelimesi, bane بأن kökünden türer
ayetin başındaki işaretlerin (الَرَ) kitab içinde benzerlerinden ayrı bir yere sahip oldukları gün kadar açıktır
Hicr 1. ayet üzerinde çokca durulması gereken bir kapıyı aralamakta lakin konudan sapmamak adına, bu ayette el kitab ve Kuran kelimelerinin birbirinin yerine bedel oldukları ve el kitap ile ayetin başındaki (hurufu mukatta diye bilinen) işaretlerin kastedildiğini belirtmemiz şu an için yeterli olacaktır
Nahl 98
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Kur'an okuduğun zaman...(Erhan Aktaş meali)
İsrâ 45
وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ حِجَابًا مَّسْتُورًا
Kur'an okuduğun zaman... (Ali Bulaç meali)
ve daha bir sürü ayet Kuran'ın okunan bir şey olduğunu çok açık ifade etmektedir
bu durumda Kur’an kelimesi fiilin "fu’lan vezni" ndeki mastarı olduğuna göre kök anlamı olarak "okumak" alınırsa mastarın anlamı "okuntu" olur. okumak, ya öğrenmek ya öğretmek için mümkün olduğu için mastarın anlamı "öğreti" şeklinde olacaktır.
Hicr 1. ayette el kitab ve Kuran kelimelerinin birbiri için bedel olması ve zuhruf 3. ayetteki جَعَلْنَاهُ cealnâ-hu fiilindeki "hu" zamiri, bir önceki âyette geçen "el-Kitab" kelimesine dönmesinden dolayı (benzer onlarca örnek ayet verilebilir) öğreti hâline getirilen şeyin el kitap olduğunu söylemek kaçınılmaz olandır
Kur'an kelimesinin semantik analizi üzerine linkte sıkı bir çalışma bulabilirsiniz
zaten Râgıb el-İsfahânî karane ve karae şeklinde iki ayrı madde ele almış
ve Kur'an kelimesini karae maddesi altında ele almıştır
sözlüklere bakıldığında da Kur'an kelimesinin karene altında değil karae altında ele alındığı çok rahat görülebilir
velhasıl kelam, el Kuran yani bu öğreti el kitab'tan açığa çıkmaktadır
"Kuran kitap mıdır hitap mıdır? " tartışması söz konusudur fakat bu tartışma çok seviyesiz bir tartışmadır
ketebe كتب fiilinin kökündeki anlam "yazı" dır. bu fiil enam 12 ve 54 de "ilke belirlemek" anlamında kullanılmıştır
yazı'nın ilkesiz olması düşünülemeyeceği ve hatta yazı'nın muazzam ilkeler bütünü olduğu düşünüldüğünde ilke belirlemeyi ifade etmek için bu kelimenin seçilmiş olmasını anlamak zor olmayacaktır
her noktada olduğu gibi bu noktada da belirleyici olan Kuran olduğunda, Kuran bize çok daha fazlasını söyleyecektir
Araf 1-2
المص كِتَابٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلاَ يَكُن فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
المص sana indirilmiş bir yazıdır...
Hicr 1. ayete mana verirken kitab kelimesine daha değinmediğimiz için kısmi bir çeviri yapmıştık
Hicr 1
الَرَ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ
İşte bunlar (الَرَ), bu yazının ve öğretinin benzerlerinden ayrılmış olan işaretleridir.
Yusuf 1
الر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
bunlar (الر), benzerlerinden ayrılmış olan bu yazının işaretleridir
Kuran'ın kendisine dair el kitab derken kastettiğinin söz değil yazı olduğunu ispata çalışmak bile anlamsızdır aslında. çünkü yeryüzünde hiç kimse kitab deyip hitap anlamaz. kitab kelimesinin hitap diye bir anlamı da yoktur
el kitab ifadesine hitab anlamı vermenin en temel saçmalığı, hitab خطب kelimesinin yine Kuran'da geçmiş olmasıdır
Nebe 37
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرحْمَنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbı Rahman'dan. O'na hitabda bulunmaya kimse muktadir olamaz. (İbni Kesir meali)
Kuran'ın yazılı değil sözlü iletildiğini desteklemek için kullanılan enam 7. ayette kitab kelimesinin nekira olduğu yani kastedilenin Kuran'a ait kitab değil, bir başka (herhangibir) kitap olduğu çok açıktır
Enam 7
وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَابًا فِي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
“Eğer biz (bunu değil de bundan başka) herhangi bir yazıyı, sayfalara yazılı
halde sana ulaştırmış olsaydık.....
yani el kitab ile kastedilen öğretinin (Kuran'ın) yazı-yazılı belge boyutudur, el Kuran ile kastedilen ise el kitabtan açığa çıkan öğretidir. bu kopmaz bağ ve aynı zamanda ayrım çok ama çok mühim bir başka konuya kapı aralıyor ama mevcut konudan sapmamak adına bu bahsi başka bir çalışmaya bırakıyoruz
gelelim asıl konumuz olan nüzul sürecine
meryem 58
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ مِن ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَن خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا*
"Ulaikellezi" ile kastedilen kişiler surenin başından buraya kadar tek tek sayılıyor. aynı zamanda bu ayete göre resullerin ilk atası Adem’dir
resullerin tamamı tek bir zürriyete mensuptur (a.imran 33-34)
resullerin davası da yolu da tek bir tanedir (enam 75-87)
resullerin tamamı birbiriyle akrabadır (enâm 87)
"İsmail, İshak (Şuayb), Yakup, Yusuf (İdris), Esbat, Harun, Musa, Davut, Süleyman (Zülkarneyn), Yunus (Lokman), Eyyub, Zekeriyya (Zilkifl), Yahya, İsa ve Muhammed" bunların hepsi İbrahim’in torunudur.
işte kuran yani el kitabın öğretisi, bu resullerin hatta öncesindeki akıllı iradeli varlıkların kıssalarının bütününden açığa çıkmaktadır
resul رسل kelimesinin "haberci", "risale taşıyan kişi" anlamları yanı sıra "yorulan kişinin yerine geçip kaldığı yerden devam etmek" anlamı var
yani risalet, kesinlikle bir süreçtir
işte nüzul-tenzil sürecide budur. konu gayet de açıktır aslında
metni baştan sona, hemde mealden, hemde bir çocuk bile okusa, çocuğa "evladım bir süreç gördün mü" deseniz, çocuk size "ard arda bir sürü haberci gelmiş" der. bunun dışında bir süreç kimse bulamaz kitaptan
kitabın metnine sadık kalmanın dışına 1mm bile çıkmışsanız, iman da etseniz inkar da etseniz farketmez, din diye bildiğiniz şey Kuran değil artık başka bir şey olmak zorundadır (ortak yerleri olsa bile)
müslümanlar dahi, Kuran'ın ortaya koyduğu nüzul sürecine bakmadığı, dinini hikayelerden öğrendiği için, islam'ı muhammed'den ibaret sanıp Allah resulü Muhammed üzerinden şirk koşmaktadırlar
bu süreci görmeyen müslüman alemi İsrâ suresi ikinci ayet "Vav" ile başlamasına yani iki birin devamı olmasına rağmen birinci ayetteki isra'yı Musa yerine Muhammed'e bağlamıştır
Kevser suresinde el Kevser'in kendisine verildiği kişiyi hiç kitabın içinde aramamıştır
oysa hem kevser الْكَوْثَرَ hem ebter الْأَبْتَرُ kelimesi magrifedir. yani kitabın bir başka yerinde en az bir defa gündem edilmişlerdir
Duha 3. ayette "Rabb'in seni bırakmadı ve sana darılmadı" ifadesindeki "sen" denen kişiyi hiç kitaptan aramamıştır. oysa ayetin devamında bu kişi için yetim (magrife الْيَتِيمَ) demekte ve bu kişinin kim olduğunu tespit etmek hiç de zor olmamaktadır (iki Resûlün bir an bir yerde yollarının bir amaç uğruna kesiştiğini düşünsenize)
yine benzer şekilde inşirah 1-2 de "senin kökenini açıklamadık mı, senin vezirini sana atamadık mı" ifadesinin hangi kelimesinin izi sürülse ayette bahsedilen "sen" denilen kişi tespit edilebilir
ki surede geçen ellezi الَّذِي ismi mevsulü okuyucuya git metnin kalanında bu bahsin karşılığını bul diye haykırmaktadır adeta
son olarak Hz Muhammed'in kalbine Kuran'ın sözlü olarak aktarıldığına delil getirmek için kullanılan ayeti ele alalım
Bakara 97
قُلْ مَن كَانَ عَدُوًّا لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللّهِ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
De ki: "Kim Cebrail'e düşmansa (şunu iyi bilsin ki), Allah'ın izniyle onu (Kur'an'ı) senin kalbine,
* kendisinden önce gelen (kitapların aslını) doğrulayıcı, bir rehber ve müminler için bir müjde olarak o indirmiştir.* (Mehmet Okuyan meali)
ayette sen (قَلْبِ-كَ) ile kimin kastedildiğini anlamak için ayetleri bağlamından koparmamak - bütün halinde okumak yeterlidir
çok değil 5 ayet geride, 92. ayette وَلَقَدْ جَاءكُم موسَى ifadesini yani musa'yı görmek bir okuyucu için kaçınılmaz olandır
ayette bahsi geçen قلب kalb kelimesi başlı başına bir konudur (bu kelime müstakil olarak ayrıca ele alınabilir) fakat kısaca şunu demek mümkündür
قلب kalb çevirmek, değiştirmek, dönüştürmek, dönüşüm anlamlarına gelir
kalıb (Kâlib) şekil verebilmek için madenlerin içine döküldüğü veya ayakkabının içine konularak şekil verildiği şeye denir. yani Kâlib dönüşümü sağlar
inkılap toplumsal dönüşüm demektir
kalb kelimesi ile kastedilen anlam muhakkak dönüşüm ile alakalı olmalıdır. Musa'nın dönümünü de adım adım Kuran'dan takip etmek zor olmasa gerek
ama ayetlerin bağlamını hepsi yorum olan, hiç birinin doğruluğunu tepit etmenin mümkün olmadığı rivayetlerden değil, metnin devamından tespit etmek ile ancak anlaşılabilir el kitabın ne dediği
.......................................................................................................................................................