toplumsal düzenin ve uzlaşının sağlanması için genellikle demokrasi, adalet ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların gerekliliği üzerinde durulur. kuşkusuz, bu kavramlar toplumun işleyişi için hayati önemdedir. ancak bunların hiçbiri, toplumu oluşturan biteylerde gerçek bir zihinsel açıklık olmadan anlamlı bir zemine oturamaz.
işte tam da burada, genellikle göz ardı edilen ama aslında tüm bu sistemlerin zeminini oluşturan (oluşturması zorunlu) bir kavram devreye girer; tolerans...
tolerans, çoğunlukla "hoşgörü" kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılır. oysa bu kullanım, kelimenin anlamını daraltır, hatta yanlış bir bağlama çeker.
hoşgörü, "hoş" ve "görmek" kelimelerinin birleşiminden türemiştir; yani görünene bir hoşluk atfetme, beğenilmeyen bir şeyi geçici olarak tolere etme hali taşır. bu ise içinde bir hiyerarşi barındırır; ben senin fikrine katılmasam da "hoş göreceğim" gibi. burada bir lütuf, bir tahammül havası vardır. dolayısıyla hoşgörü, eşitler arası bir ilişki değil, üstünlük veya tahammül zemininde kurulan bir ilişkidir.
oysa tolerans düşünsel bir duruştur.
bu kavram, birden fazla ihtimalin, farklı bakış açıları ve doğruların aynı anda var olabileceğini kabul etmeyi içerir. tolerans sahibi kişi, yalnızca başkasına karşı açık olmakla kalmaz; kendi düşüncesinin de mutlak olmadığını, sorgulanabileceğini kabul eder.
bu bağlamda, tolerans yalnızca bir başkasına duyulan bir anlayış değil, aynı zamanda kendi düşüncesine karşı dürüst ve esnek olma halidir.
bir tartışma düşünelim; taraflar fikirlerini değiştirmemiş olsun. yine de tartışma sağlıklı bir zeminde devam edebilir. çünkü tolerans, "senin fikrine katılmıyorum ama yine de birlikte düşünebiliriz-tartışabiliriz" demeyi olanaklı kılar.
tolerans, "sen haklı olabilirsin, ben yanılıyor olabilirim" demeyi bilmektir. işte bu fark, tartışmayı çatışma olmaktan çıkarır ve onu birlikte düşünme haline dönüştürür.
tolerans, düşünceye dair bir tavırdır, duyguya değil.
hoşgörü duygusal bir yük içerir; tolerans ise zihinsel bir çaba ve bilinçtir. çünkü toleransla hareket eden kişi karşısındakine "katlanmaz", onunla birlikte düşünme olasılığına açık kalır.
bu yönüyle tolerans, yalnızca bireyler arasında değil, toplumsal sistemler içinde de belirleyicidir. demokrasi, hukuk ve adalet gibi yapılar farklı görüşlerin bir arada yaşayabileceği bir zemine ihtiyaç duyar. bu zeminin harcı toleranstır.
üstelik tolerans, dogmalardan da koruyucudur. çünkü dogma, üzerine düşünülmeyen ya da düşünülmesine gerek olmayan yargıdır.
oysa tolerans, bir iddiayı mutlaklaştırmak yerine yeniden düşünme olanağı sağlar.
"benim fikrim de sorgulanabilir" diyebilen kişi, düşüncenin donmasını engeller, akışı - devinimi - dönüşümü- gelişimi sürdürür.
ve tolerans, bir erteleme hali değildir. yani "şimdilik susayım ama aslında haklı olan benim" diyerek pasif bekleyiş değildir. tersine, aktif bir sorgulama ve yeniden düşünme arzusudur. bu haliyle tolerans, düşünsel özgürlüğün ön koşulu, toplumsal barışın olmazsa olmazıdır.
solcu ile sağcının birbirine karşı olan nefretinin sebebi taraflarda toleransın yokluğudur. taraflar haklı olduğuna o kadar eminler ki; yanılmalarının mümkün olduğunu varsaymaları dahi söz konusu değil.
o halde solcu yada sağcı düşünceler dogma değilse nedir? hatta iki düşüncenin de hatalı olduğu üzerine düşünmeyi reddetmek dahi dogmadır...
özetle; demokrasi, hukuk, adalet gibi kavramların işlemesi için önce toleransa ihtiyaç vardır.
çünkü farklılıkların bir arada kalabilmesi, önce o farklılıkların varlığının meşruluğunun kabulüyle mümkündür. ve bu kabul, ancak zihinsel bir açıklık olan tolerans ile sağlanabilir.
işte bu yüzden, tolerans yalnızca bir erdem değil; aynı zamanda özgürlüğün, düşünmenin ve birlikte yaşamanın zorunlu bir koşuludur. anlayana tabi...
anlaşılmadığı için kutuplaşmalar var ve kutuplar öfkeli. oysa tüm kutupların hatalı düşüncelere sahip olması mümkün.
hatta benim burada ve diğer yazdıklarımın da hatalı olması mümkün...
bunu anlamanın yolu toleranslı olup tartışmak ve mantıksal çelişkileri ortaya koymakla mümkündür. (mantıklı olan akla yatkın olan demek değildir. mantık bir ilimdir ve kuralları-ilkeleri vardır. okunmadığı için pek bilinmez ama ayrı bir başlıkta ele almak gerek)