31 Mart 2025 Pazartesi

düşünmenin ilkeleri üzerine...

herkes düşünür, ancak çok az insan kendi düşünceleri üzerine düşünür. yani düşündüğünü zanneden çoğu insan aslında yalnızca öğrendiklerini tekrarlar, duyduklarını seslendirir ya da duygularını düşünce sanır. 

bu nedenle gerçek anlamda düşünmek, bilinenin aksine olağan değil, sıra dışı bir eylemdir. 

düşünmek; tarihten gelen (tarihi) yada servis edilen (reel politik - toplumsal) bilgiye yaslanmayan, kendi iç tutarlılığını sınayan, karşıt görüşleri dışlamayan ve hatta onlarla beslenen bir süreçtir. 

bu süreci anlamak ve sağlıklı bir düşünce inşa edebilmek için, düşünmenin ilkelerini ortaya koymak zorunludur.

çünkü ilkesiz düşünce, kolayca dogmaya yada öznel yargıya dönüşebilir. 

insan bir düşünceyi savunduğunu sanırken aslında bir inancı (mevcut ateizm düşüncesi dahi olsa) tekrarlıyor yada duygularını dışa vuruyor olabilir. 

bu durum, düşünmeyi bir çeşit savunma mekanizmasına indirger. düşüncenin ilkeleri ise bu savunmacı eğilimi kırar, kişiyi kendi düşüncesine karşı bile eleştirel hale getirir. 

işte bu yüzden düşünmenin kendisi kadar, nasıl düşündüğümüz de önemlidir.

dolayısı ile düşünmenin ilkeleri olmak zorundadır. 

tolerans;

gerçek düşünce, karşıt yada radikal gibi görünen fikirlere kapalı olamaz. tolerans, yalnızca tahammül değildir; anlamaya çalışma, dinleme ve gerekirse düşüncesini değiştirme cesaretidir. düşünce sabit değil, dinamik olmalıdır; bu nedenle farklılıklarla temas kurabilmeli, kendini her daim canlı tutmalıdır.

rasyonalite;

düşünce rastgele duyguların ya da inançların değil, aklın süzgecinden geçmiş çözümlemenin ürünü olmalıdır. ancak rasyonalite yalnızca "akla uygunluk" değil, aynı zamanda aklın kendisini de sorgulama yetisidir. çünkü akıl, alışkanlıklar ve öğrenilmiş kalıplar tarafından kolayca yönlendirilebilir.

tarafsızlık;

düşünce çıkar gözetmez. taraflılık, düşünceyi savunmaya dönüştürür. oysa düşünmek, her şeyi –önce kendimizi– sorguya açık hale getirmektir. düşüncenin tarafı yalnızca gerçeği aramak olabilir.

tarafsız olmak, birine yada bir düşünceye karşı olmanın da önüne geçer. çünkü örneğin sol liberal düşünceye karşı olmak, sol liberallerin karşıtları ile aynı safta olmak demektir. o halde tarafsız olmak; hiç bir düşünce yada grubun ne yanında ne de karşısında olmak demektir. böylesi bir tutum her kişi yada grup yada düşünce karşısında objektif olmayı da mümkün kılar. 

mantıksal tutarlılık;

bir düşünce kendi içinde çelişmemelidir. bugün savunduğunu yarın reddeden kişi anlaşılabilir. çünkü düşünmek, düşünsel ve bilişsel dönüşümü mümkün kılar. 

fakat düşünür bir tespit yada kanaatinde aynı anda hem "a" hem de "a değil" diyemez. tutarlılık, düşüncenin omurgasıdır. ancak bu tutarlılık, farkındalıkla gelişen bir denge içermelidir. bunu oluşması içinde mantık ilmi bilinmeli, akla yatkın olduğu için kanaat ve yargılara mantıklı deme safsatasıdan kaçınmalıdır. 

öznel yargılardan arınma;

"bu doğrudur çünkü ben böyle hissediyorum" ya da "bu doğrudur çünkü ben böyle düşünüyorum" demek, düşünmek değildir. 

düşünce, duygudan ve öznel yargılardan bütünüyle arınmaz ama duyguyu ve öznel yargıları da merkeze koymaz. 

"güzel, çirkin, iyi, kötü" gibi göreceli yargılar düşüncenin değil, daha çok hissin alanına girer. 

düşünmek; gözlem, bağlam ve ölçütler aracılığıyla çözümleme sürecidir.

sürekli sorgulama;

düşünce, sonuç için değil süreç için vardır. kesin yargılar, düşünmeyi durdurur. bu yüzden düşünce daima yeni sorular doğurmalı, hiçbir cevabı nihai olarak kabul etmemelidir. 

çünkü düşünmek; bitmiş bir şey değil, bitmeyen bir yolculuktur.

kendiyle çelişebilme cesareti;

bir düşünce zamanla değişebilir ya da dönüşebilir. düşünce sahibi, geçmişteki (hatta dünkü) fikirlerine eleştirel bakabilmeli ve gerekirse onları terk edebilmelidir. bu ilk bakışta çelişki gibi görünse de, aslında derinleşmenin, dönüşmenin ve dürüstlüğün bir göstergesidir bu... 

bu ilkeler, düşüncenin kendini tutarlı ve özgür bir şekilde inşa etmesini sağlar. 

ilkeler olmadan düşünce, kendi zıddına dönüşebilir; savunma, tekrar, yargılama, ideolojik aidiyet ya da yalnızca retorik olabilir. 

oysa düşünmenin amacı haklı çıkmak değil, gerçeği öğrenme ve bunu tutarlı düşünebilme istencidir. 

ve gerçek, ancak ilkelerle yapılan bir sorgulama yolculuğunda parça parça görünür hale gelir.

düşünmek, herkesin yaptığı bir şey gibi görünür; ama ilkeler olmadan yapılan her şey düşünmek değildir. bu yüzden, düşünmenin ilkeleri üzerine düşünmek, belki de tüm düşüncelerin olmazsa olmaz ön koşuludur... 

yeniden düşünme üzerine düşünce denemesi...

düşünme eylemi, çoğu zaman yapılageldiği gibi yalnızca zihinsel bir uğraş, kelimelerle oyalanmak-oynamak ya da belli fikirleri tekrarlamak -...