27 Mart 2025 Perşembe

düşünmek yalnızlaştırır; yapacak bir şey yok doğası bu...


düşünmek, çoğu zaman çözüme değil, soruna açılan bir kapıdır. çünkü düşünmek, kabul gören her şeyin üstünü kazımak, dokunulmaz sanılanı sorgulamak, kutsal sayılanı yerinden etmek ve yerleşik olanı çözümlemek yani parçalamaktır. 

oysa insan, çoğunlukla belirliliğe, aitliğe ve güvene ihtiyaç duyar. bu yüzden düşünmek, bireyin kendi içindeki güvenlik çemberini bozmasıdır. 

ne sağda ne solda, ne dindarların ne de sekülerlerin arasında ne de onların (ne birinin ne tümünün) karşısında yer bulamamaktır. 

düşünmek, onların düşünce değil inanç, sorgulama değil tekrar, derinlik değil taraf olduğunu fark ettirir.

düşünmeye başladığında önce uzaklaşırsın; fikirlerinden, sonra çevrendekilerden... 

çünkü sorguladığın her şey, seni birilerinin düşmanı yapar. onlar gibi düşünmediğinde, onlardan biri olamazsın. 

tarafsız kalmak ise hiçbir tarafa ait olmamakla eşdeğerdir. ve ait olmayan yalnızdır. yalnız kalan da güvensizdir. 

asıl ironi burada başlar; düşünmek, dışarıda bırakanın değil, içeriye alınmayanın çabasıdır. 

lafta değil gerçekten düşünen, yalnız kalmayı göze alır. sorgulamak, sevilmemeyi, dışlanmayı, hatta bazen cezalandırılmayı göze almak demektir.

insanlar genellikle ait olarak yaşar. bir ideolojiye, bir dine, bir gruba, bir kimliğe, bir tarihi anlatıya... çünkü bu aidiyetler hem zahmetsizdir (hepsi kopya), hemde onları güvende hissettirir. 

yorumlar üzerinden inşa edilmiş doğruların içinde yaşamak, düşünmekten çok daha kolaydır. 

düşünmek, bu yorumların kendisinin bile bir kurgu olduğunu fark etmektir. bir adım sonra, "hakikat" dediklerinin bile durduğun yere göre değiştiğini görürsün. ve işte o an yalnızsındır. çünkü artık hiçbir doğruya, hiçbir kalıba, hiçbir gruba sığamazsın.

özgür düşünce, bu yüzden risklidir. koruyucu kabukları çatlatır. seni çıplak bırakır. çünkü o, hakikati aramaya değil, hakikatin bile bir inşa olduğuna ulaşır. ve bu fark ediş, diğer herkesin hala güvenle yaşadığı dünyada seni başıboş ve sahipsiz hissettirir. 

belki de gerçek özgürlük, tam da buradadır; sahipsizliğin sorumluluğunda, yalnızlığın derinliğinde ve güvenliğin yıkılışında… 

çünkü düşünmek, güvenlik değil, çıplak bir bilinçtir. ve bu bilinç, tüm aidiyetleri aşacak kadar cesur, ama bu cesaretin bedelini yalnızlıkla ödeyecek kadar da kimsesizdir.

lakin düşünür, diğerleri ona özgür düşündüğü için düşman olsa dahi diğerlerinin içine düştüğü durumu bildiği için onlara düşman olmayandır.

yani düşünmek hem özgür bırakır hemde insanı medeni yapar. oysa tüm ideoloji ve inanç biçimleri (neye inanırsa inansın) diğerlerine merhametli davranmakta zorlanır (çoğu zaman bunu asla yapamazlar). ama bunların tümü bir düşünür için anlaşılır bir durum olduğu için düşünür kimseye ama kimseye öfke ile muamele etmez. 

öfke de düşüncenin en bariz belirlenimlerindendir. öfke, aklın işlevini yitirdiği yerde açığa çıkar . yani öfke varsa düşünme yoktur. 

tüm ideoloji ve inanç biçimlerinde öfke kendini gösterdiğine göre, onların düşündüğünü söylemek hatalıdır... 

düşünürün ne kadar düşündüğü ise tartışmaya açıktır. zaten kaybedecek neyi var ki... 

yeniden düşünme üzerine düşünce denemesi...

düşünme eylemi, çoğu zaman yapılageldiği gibi yalnızca zihinsel bir uğraş, kelimelerle oyalanmak-oynamak ya da belli fikirleri tekrarlamak -...