özgürlük kavramı insanlık tarihi boyunca en çok konuşulan ve en fazla yanlış anlaşılan kavramlardan biri olmuştur. birçok kişi özgürlüğü hadsizlik, kuralsızlık ve yasasızlık olarak görür. oysa böyle bir anlayış ne akla ne mantığa ne de insan olmaya uygundur. çünkü yasa olmadan özgürlük olmaz. yasa, özgürlüğün varlık sebebidir ve onu anlamlı kılan çerçeveyi oluşturur.
hukuk ise yasaların, toplumsal düzeni ve adaleti sağlamak amacıyla oluşturulmuş sistemidir. özgürlüğün korunabilmesi için yasa ve hukukun varlığı zorunludur. yasa koyucu yada hukukçular olsun yasa olmasın...
eğitimsiz bir bilincin bunu kavramasının zor olduğu bilindiği için devlet kavramı yaşamda yer bulmuş ve insanlar yerine devlet çalışanları düşünür hale gelmiş ve artık zorunlu olarak eğitim aracılığı ile doğru insanlar tarafından keşfedilir değil devlet tarafından empoze edilir olmuştur. ama biz eğitimli bir bilince var olduğumuzu varsaydığımız için bu problemi atlaratarak bahse konu edindiğimiz özgürlük üzerine düşünmeye devam edeceğiz.
bir yanılgı olarak özgürlüğü herkesin canının istediğini yapması olarak düşünürsek, bu durumda başkalarının haklarını yok saymış oluruz. örneğin, futbol oynarken herkes kendi istediği gibi kurallara uymadan hareket ederse maç oynanamaz. biri topu eline alır, diğeri kaleyi yerinden söker, bir başkası oyunu bırakıp gider. böyle bir ortamda kimse ne eğlenebilir ne de oyunu oynayabilir.
işte hayat da böyledir. özgürlük, sadece istediğini yapmak değil, başkalarının da özgürlük hakkı olduğunu bilmek ve buna göre hakaret etmektir. yani bu konu hukukçular yada devlet gibi kurumlardan ziyade insan bilincinin konusudur.
hatalı bir özgürlük anlayışının tarih boyunca pek çok kötü örneğini biliriz. fransız devrimi, özgürlük için başlamış ama binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur.
çünkü özgürlük evrensel kurallar olmadan yaşanamayacak bir şeydir. eğer insanlar "ben özgürüm, canım ne isterse yaparım" yada "ben inandığım şeyi yaparım" derse, güçlü olanlar zayıf olanları ezer. böyle bir dünyada yaşamak ister miyiz? yada yaşam sürdürülebilir mi? herkesin hayvanlar gibi canının istediğini yaptığı ve radikal arzularının peşinden gittiği - kosun hüküm sürdüğü bir ortamda gerçek özgürlük olabilir mi?
bunu günlük hayatta da görebiliriz. trafik kuralları özgürlüğü kısıtlamak için değil, herkesin güvenli bir şekilde yolculuk yapabilmesi için vardır. eğer herkes kırmızı ışıkta geçerse, kaza olur ve insanlar zarar görür. "ben özgürüm, kırmızı ışıkta da geçerim" diyen biri aslında başkalarının özgürlüğünü yok saymış olur. özgürlük, sorumlulukla birlikte gelir.
işte bu noktada yasa ve hukuk devreye girer. yasa, bireylerin özgürlüğünü sınırlandırarak toplumun düzen içinde yaşamasını sağlarken, hukuk ise adaletin gerçekleşmesini ve yasaların eşit şekilde uygulanmasını güvence altına alır.
aslında yasa zorunlu ve kaçınılmaz olan hukuk ise akli bir ilkedir. doğa yasaları denir hani, kaçınılmaz olandır doğa yasaları. ama insan ve hatta doğayı dikkate alarak herkesin hakk ve hürriyetini konu edindiğimizde artık hukuktan bahsediyor oluyoruz.
bazı insanlar çalışmak zorunda olmayı özgürlüğün kısıtlanması olarak görür. ancak çalışmak, hayatı devam ettirmenin kaçınılmaz bir yoludur. eğer biri yaptığı işten memnun değilse, yasalara uygun şekilde işini bırakabilir ve kendisine yeni bir yol çizebilir. önemli olan, akılcı ve bilinçli seçimler yapmaktır. kimse bir işte zorla tutulamaz, ancak sorumluluk almak da özgürlüğün bir parçasıdır. hukuk, iş hayatında da adaletin sağlanmasını gözetir. insanlar sözleşmeler yoluyla iş ilişkilerini belirler, haklarını ve yükümlülüklerini bilerek hareket eder.
bedensel kısıtlamalar da özgürlüğün bir engeli değildir. "nefes almak zorundayız, o halde özgür değiliz" demek safsatadır. yemek yemek, uyumak, yaşamak için gerekli hatta zorunludur. bunlar doğanın yasalarıdır ve bunları özgürlüğü kısıtlayan şeyler olarak görmek cehalettir.
özgürlük, zorunlulukları kabul edip, onların içinde bilinçli kararlar verebilmektir. zorunluluklarla akıl mücadele edemez zaten. istediğiniz kadar mücadele edin 2*2=5 etmeyecektir. o halde bununla savaşmak ahmaklıktır.
braveheart filminde william wallace'ın ünlü sözü "onlar bizim hayatlarımızı alabilir, ama asla özgürlüğümüzü alamazlar." ile bahsedilen özgürlük, fiziksel bir durum değildir. özgürlük, insanın iradesiyle, baskı altında kalmadan, riskleri göze alarak kendi kararlarını verebilmesi demektir. hemde bazen en radikal şekilde (wallace'ın idam edildiği an dahi özgür olması gibi).
hadsizlik değil ama özgürlük, başkalarının haklarını çiğnemeden, akıl ve vicdanla hareket etmektir. ancak bunun sağlanabilmesi için hukukun bilinç düzeyinde benimsenmesi gereklidir. hukuk, her bir bireyin özgürlüğünü koruyarak, toplumsal düzenin adil bir şekilde devam etmesini sağlar.
sonuç olarak, özgürlük düzensizlik, kaos ya da başına buyrukluk değildir. gerçek özgürlük, başkalarının haklarını da gözeterek bilinçli ve sorumlu seçimler yapabilmektir. başkalarının özgürlüğünü benimsemeden özgürlük olmaz. yani özgürlük yüksek bir bilinç gerektirir.
eğer herkes "ben özgürüm, istediğimi yaparım" derse, ortada ne akıl kalır ne huzur kalır ne de düzen. bu yüzden, özgürlüğün anlamını doğru kavramak hem bireyler hem de toplumlar için çok önemlidir.
devlet kurmuş olmanız ve dolayısı ile anayasanızın olması dahi bazen özgürlüğün yaşamda yer bulması için yeterli değildir.
örneğin evrensel insan hakları bildirgesini yazan insanlar kölelerini serbest bırakmayıp özgürlüğü kendileri ve kendilerinden olanlar için değer olarak görmüşlerdi.
tam metin;https://www.hsk.gov.tr/eklentiler/dosyalar/9a3bfe74-cdc4-4ae4-b876-8cb1d7eeae05.pdf
köleleri ile olan ilişkileri ve kölelerine bakış açıları;
https://www.monticello.org/thomas-jefferson/jefferson-slavery/
demekki özgürlük bireylerin bilişsel gelişimi ile mümkün ve evrensel bir değer haline geldiği an herkesi kuşatan bir değerdir ve dünya ancak bu şekilde ideal bir yaşam alanı olabilir. aksi halde herkesin özgürlük demesi, anayasa oluşturması ve hukuk devleti kurması dahi herkesi içine alan bir özgürlük için yeterli değildir.
ama aklın yetkinliği sayesinde biliriz ki, diğer herkes bencil bir özgürlük anlayışına sahip olsa yada çarpık bir hukuk sistemi inşa etse dahi yine de biz özgür olamayı tercih edebiliriz. bkz william wallace...
özgürlüğün etimolojisine bakacak olursak, türkçede "özgür" kelimesi "öz" ve "gür" kelimelerinin birleşiminden türemiştir. "öz" kelimesi, bireyin kendisine ait olan, saf ve içsel olan anlamına gelirken, "gür" kelimesi ise güçlü, engellenmemiş ve serbest anlamlarına gelir. bu bağlamda "özgür", bireyin kendi özüyle, kısıtlanmadan ilkeli bir şekilde var olabilmesi demektir. ilke zorunludur çünkü konu hayvan değil imsan (hatta hayvanların yaşam hakkı için dahi insanların ilkeli olması zorunludur)...
ingilizcede "freedom" ve "liberty" gibi kelimeler özgürlüğü ifade eder. "freedom", eski ingilizce "freodom" kelimesinden gelir ve "bağımsızlık, ayrıcalık" anlamlarını taşır.
"liberty" ise latince "libertas" kökünden gelir ve daha çok hukuki ve sosyal haklarla bağlantılıdır.
eski yunanca'da "eleutheria" kelimesi de özgürlüğü ifade eder ve bireyin baskı altında olmadan kendi kararlarını verebilmesi anlamına gelir.
hukuk kelimesi arapça kökenlidir ve "hak" kelimesinden türemiştir. hak, bireyin sahip olduğu doğal veya yasal yetkilerdir. hukuk ise bu hakların düzenlenmesi ve korunması için oluşturulmuş kurallar bütünüdür.
latince "ius" kelimesinin de hukuk anlamına geldiği söylenmiş ve adalet ile doğrudan ilişkilendirilmiştir. oysa latince "uis" kelimesi özünde, "güç" veya "kuvvet" anlamına gelir.
fakat biz bunu biraz daha açtığımızda bu kelimenin latince dilbilgisi açısından "vis" (nominativede) şeklinde tekil bir isim olduğunu ve çoğul halinin "vires" olduğunu görürüz. türkçeye "vis" kavramının "vizyon" olarak geçtiğini bildiğimize göre bu kelime ile kastedilen güç yada kuvvetin somut değil soyut bir güç yani aklın gücü olduğunu çok rahat söylebiliriz.
insan aklının gücü dediğimiz zaman insan bilincinin yetkinliği ve bu yetkinliğin sınırları üzerinde düşünmemiz icab eder fakat bu müstakil bir başka tartışmanın konusudur.
nihayetinde yasa doğal ve zorunlu olan bireysel ve toplumsal kurallar (benim özgürlüğüm senin özgürlük alanında son bulur gibi), hukuk ise doğal olsun yada olmasın ama yine bireysel ve toplumsal kurallar bütünüdür (evlilik ve iş sözleşmesi yada toplumsal yaşamı mümkün kılan trafik kuralları gibi).
toplumsal yada evrensel özgürlük ancak hukukun egemen olduğu zeminde mümkündür.
özgürlüğün sınırlarını belirleyen yasa hakim olmadan bireylerin hakları korunamaz, adalet sağlanamaz ve toplumda kaos meydana gelir.
dolayısıyla özgürlük, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bağımsız ama ilkeli hareket edebilme yetisiyle ilgilidir. ancak bu hareket alanı, başkalarının özgürlüğüne zarar vermeyecek şekilde sınırlandırılmak zorundadır. aksi halde insan bilinci ve hayvan bilinci diye bir ayrıma gidilemez.
özgürlük, bireyin kendi özünü yaşarken aynı zamanda başkalarının da bunu yapmasına olanak tanıdığı bir denge içinde var olur. yasa ve hukuk olmadan özgürlük yalnızca bir yanılsamadan ibaret kalır. gerçek özgürlük, düzen içinde ilkeler ile var olan özgürlüktür... aksi halde özgürlük kavramı sizin hayal dünyanızın bencil bir oyuncağı olmaktan öteye gidemez... ☑️